MEHMET SÖNERCAN
Köşe Yazarı
MEHMET SÖNERCAN
 

RUHUN EN GÜÇLÜ BESİNİ – İBN ARABÎ’YE GÖRE HAK İLE DOYMAK: Modern Gençliğin Kayıp Pusulası

Bugünün dünyası, gençlere sınırsız seçenekler sunuyor: En hızlı internet, en gösterişli unvanlar, anlık onay mekanizması olan sosyal medya. Ancak bu maddiyat zenginliğinin ortasında, yirmi birinci yüzyılın genci tükenmiş ve huzursuz. Neden mi? Çünkü yorgunlukları bedende değil, ruhun gıdasını yanlış yerde aramalarında başlıyor. Tüketim kültürü, bize ruhun açlığını dışarıdan gelen bir beğeni, bir başarı ya da bir ürüne sahip olmakla giderebileceğimizi fısıldıyor. Oysa, Endülüs'ün büyük bilgesi Muhyiddin İbn Arabî bu yanılsamayı sekiz asır önce bozmuştu: "Dünya ile beslenen ruh karanlıkla dolar, Hak ile beslenen ruh nurla parlar." İbn Arabî’ye göre, ruhun en güçlü besini, Yüce Hak’tan (Allah’tan) gelen nurdur ve bu nur, kalbi temizleyip hazırlayan yollardan geçer. Bu yol, Zikir, Tefekkür ve Teslimiyet ile kurulan aktif, canlı bir bağdır. Tıpkı tuzlu su içen birinin susuzluğunun artması gibi, ruh da nefsin istekleriyle beslendikçe doymak yerine, açlığı büyür. Batı'nın Boşluğu, Doğu'nun Doluluğu Bu ruhsal açlık, aslında Batı felsefesinin de temel sorunudur. Antik Yunan’da Sokrates, gençliği bedenin arzularından sıyrılıp ruhun bilgeliğine yönelmeye çağırıyordu. Ruhun en güçlü gıdasının, değişmez ve mutlak olanı (Hakikati) aramak olduğunu biliyordu. Ancak modernleşme ile Batı, bu mutlak kaynağı yitirdi. Jean-Paul Sartre ve Albert Camus gibi varoluşçu filozoflar, evrenin "Absürt" (Anlamsızlık) olduğunu ilan etti. Bu felsefe, genci anlamsız bir dünyada kendi anlamını yaratmaya zorladı. İşte tam bu boşlukta İbn Arabî'nin bilgeliği bir pusula görevi görüyor. Batı’nın boşluk dediği yerde, İbn Arabî Varlık (Hak) ile dolmayı önerir. Varoluşçular "Kendi gücüne yaslan" derken, Şeyh-i Ekber teslimiyetin o sarsılmaz huzurunu sunar: "Kendi gücüne yaslanan yorgun düşer, Hakka yaslanan tükenmez." Batı'nın "anlamı ben yaratacağım" çabası yorucudur. İbn Arabî ise "Sen yaratmak zorunda değilsin, O'na teslim ol ve ardındaki hikmeti gör" diyerek ruhu geçmişin pişmanlıklarından ve geleceğin kaygılarından azat eder.   Gerçek Tokluk İbn Arabî’nin “Hak ile Doymak” öğretisini en iyi anlatan, yüzyıllardır anlatılan o meşhur derviş hikayesidir. Vaktiyle, çölde bir kuyu başında, yan yana iki adam otururmuş. Biri, devrin en zengin, en tüccar adamı; diğeri ise sadece bir hırkası ve hasırdan bir seccadesi olan, dünyadan el çekmiş bir derviş. Tüccar adam, önündeki kurşunlu testideki suyu içerken, gözü dervişin yiyeceğine ilişmiş. Derviş, yanındaki küçük ekmek parçasını büyük bir şükürle yiyormuş. Tüccar, acıyarak dervişe sormuş: “Ey derviş, senin gıdan bu bir lokma ekmekten ibaret midir? Günlerce süren bu yolculukta ne zaman doyar, nasıl güç bulursun?” Derviş, tüccara tebessümle bakmış ve elindeki ekmeği yavaşça bitirmiş. Ardından testiyi işaret ederek şu cevabı vermiş: “Ey tüccar, ben Hak ile doyarım. Senin bedenini doyurduğun bu sudan bana bir yudum ver ki, sana nasıl doyduğumu anlatayım.” Tüccar şaşkınlıkla testiyi uzatmış. Derviş, sudan bir yudum almış ve geri vermiş. Sonra eklemiş: “Gördün mü? Senin bedenin ancak bir yudum suyla serinledi. Benim ruhum ise senin o suyu getirme zahmetinden, o testiyi taşıma kaygısından, o ticaretin hesabından azade olduğu için, çoktan Hak’kın nuruyla doydu ve serinledi. Benim aldığım bir yudum su, seninkinden farklı değil; ama benim kalbimdeki teslimiyet, o sudaki şükrü senin kaygılarından kat kat üstün kılıyor.” Bu kıssa, İbn Arabî'nin "Ruhun gıdası Haktan’dır" sözünün ete kemiğe bürünmüş halidir. Tüccar, sahip olduğu her şeyle yorulurken; derviş, teslimiyeti sayesinde tükenmez bir kaynağa bağlanmıştır. Genç Ruhlar İçin Doyum Yolları Peki, genç bir ruh bu ilahi sofradan nasıl beslenir? İbn Arabî'nin yol haritası açıktır: Zikir: Kalbin Nefesi Beden nefes almadan yaşayamaz, ruh da Hakk’ı anmadan. Telefonunuzu elinizden bırakıp bir köşede sessizce kalbinizi dinlemeye başlayın. Günlük hayatın gürültüsünü kesip kalbin sesine odaklanmaktır. Unutmayın: "Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur." (Ra’d 13/28) Tefekkür: Gözlerinizi Yummak Etrafa sadece bakmayın, derinleşin. Bir ağacın yaprağında, içtiğiniz bir damla suda, Hakk’ın sonsuz kudretini fark edin. Tefekkür, anlık bildirimlerin sunduğu yüzeyselliği aşar ve zihnin gürültüsünü susturup kalbinizin konuşmasını sağlar. Güzel Ahlak: Amelin Nuru Ruhu beslemek sadece içe dönük bir eylem değildir. Birine haksızlık yapmak, bir kalbi kırmak, ruhun gıdasını keser. "Hak'tan beslenen ruh halkın hakkını gözetir." Bir yetimi doyurmak, bir mazluma dua etmek, adaletli olmak; bunlar da ruhun gıdalarıdır.   Bedenin yediği tükenir, ancak ruhun aldığı artar. Dünya lezzetleriyle ruhu doyurmaya çalışmak, tıpkı hikâyedeki tüccar gibi, yalnızca yorgunluğunuzu artırır. Gerçek tokluk, İbn Arabî’nin yüzyıllardır fısıldadığı o büyük sırda gizlidir. Ruhunuzu Hak ile doyurun ki, dünya sizi aç bırakamasın. İşte o zaman hayatın her anı, Hakk'ın ilahi sofrasından size sunulan bitmeyen bir ziyafete dönüşecektir.  
Ekleme Tarihi: 03 Ekim 2025 -Cuma

RUHUN EN GÜÇLÜ BESİNİ – İBN ARABÎ’YE GÖRE HAK İLE DOYMAK: Modern Gençliğin Kayıp Pusulası

Bugünün dünyası, gençlere sınırsız seçenekler sunuyor: En hızlı internet, en gösterişli unvanlar, anlık onay mekanizması olan sosyal medya. Ancak bu maddiyat zenginliğinin ortasında, yirmi birinci yüzyılın genci tükenmiş ve huzursuz. Neden mi? Çünkü yorgunlukları bedende değil, ruhun gıdasını yanlış yerde aramalarında başlıyor. Tüketim kültürü, bize ruhun açlığını dışarıdan gelen bir beğeni, bir başarı ya da bir ürüne sahip olmakla giderebileceğimizi fısıldıyor.

Oysa, Endülüs'ün büyük bilgesi Muhyiddin İbn Arabî bu yanılsamayı sekiz asır önce bozmuştu: "Dünya ile beslenen ruh karanlıkla dolar, Hak ile beslenen ruh nurla parlar."

İbn Arabî’ye göre, ruhun en güçlü besini, Yüce Hak’tan (Allah’tan) gelen nurdur ve bu nur, kalbi temizleyip hazırlayan yollardan geçer. Bu yol, Zikir, Tefekkür ve Teslimiyet ile kurulan aktif, canlı bir bağdır. Tıpkı tuzlu su içen birinin susuzluğunun artması gibi, ruh da nefsin istekleriyle beslendikçe doymak yerine, açlığı büyür.

Batı'nın Boşluğu, Doğu'nun Doluluğu

Bu ruhsal açlık, aslında Batı felsefesinin de temel sorunudur.

Antik Yunan’da Sokrates, gençliği bedenin arzularından sıyrılıp ruhun bilgeliğine yönelmeye çağırıyordu. Ruhun en güçlü gıdasının, değişmez ve mutlak olanı (Hakikati) aramak olduğunu biliyordu.

Ancak modernleşme ile Batı, bu mutlak kaynağı yitirdi. Jean-Paul Sartre ve Albert Camus gibi varoluşçu filozoflar, evrenin "Absürt" (Anlamsızlık) olduğunu ilan etti. Bu felsefe, genci anlamsız bir dünyada kendi anlamını yaratmaya zorladı. İşte tam bu boşlukta İbn Arabî'nin bilgeliği bir pusula görevi görüyor.

Batı’nın boşluk dediği yerde, İbn Arabî Varlık (Hak) ile dolmayı önerir. Varoluşçular "Kendi gücüne yaslan" derken, Şeyh-i Ekber teslimiyetin o sarsılmaz huzurunu sunar: "Kendi gücüne yaslanan yorgun düşer, Hakka yaslanan tükenmez."

Batı'nın "anlamı ben yaratacağım" çabası yorucudur. İbn Arabî ise "Sen yaratmak zorunda değilsin, O'na teslim ol ve ardındaki hikmeti gör" diyerek ruhu geçmişin pişmanlıklarından ve geleceğin kaygılarından azat eder.

 

Gerçek Tokluk

İbn Arabî’nin “Hak ile Doymak” öğretisini en iyi anlatan, yüzyıllardır anlatılan o meşhur derviş hikayesidir.

Vaktiyle, çölde bir kuyu başında, yan yana iki adam otururmuş. Biri, devrin en zengin, en tüccar adamı; diğeri ise sadece bir hırkası ve hasırdan bir seccadesi olan, dünyadan el çekmiş bir derviş.

Tüccar adam, önündeki kurşunlu testideki suyu içerken, gözü dervişin yiyeceğine ilişmiş. Derviş, yanındaki küçük ekmek parçasını büyük bir şükürle yiyormuş. Tüccar, acıyarak dervişe sormuş:

“Ey derviş, senin gıdan bu bir lokma ekmekten ibaret midir? Günlerce süren bu yolculukta ne zaman doyar, nasıl güç bulursun?”

Derviş, tüccara tebessümle bakmış ve elindeki ekmeği yavaşça bitirmiş. Ardından testiyi işaret ederek şu cevabı vermiş:

“Ey tüccar, ben Hak ile doyarım. Senin bedenini doyurduğun bu sudan bana bir yudum ver ki, sana nasıl doyduğumu anlatayım.”

Tüccar şaşkınlıkla testiyi uzatmış. Derviş, sudan bir yudum almış ve geri vermiş. Sonra eklemiş:

“Gördün mü? Senin bedenin ancak bir yudum suyla serinledi. Benim ruhum ise senin o suyu getirme zahmetinden, o testiyi taşıma kaygısından, o ticaretin hesabından azade olduğu için, çoktan Hak’kın nuruyla doydu ve serinledi. Benim aldığım bir yudum su, seninkinden farklı değil; ama benim kalbimdeki teslimiyet, o sudaki şükrü senin kaygılarından kat kat üstün kılıyor.”

Bu kıssa, İbn Arabî'nin "Ruhun gıdası Haktan’dır" sözünün ete kemiğe bürünmüş halidir. Tüccar, sahip olduğu her şeyle yorulurken; derviş, teslimiyeti sayesinde tükenmez bir kaynağa bağlanmıştır.

Genç Ruhlar İçin Doyum Yolları

Peki, genç bir ruh bu ilahi sofradan nasıl beslenir? İbn Arabî'nin yol haritası açıktır:

Zikir: Kalbin Nefesi

Beden nefes almadan yaşayamaz, ruh da Hakk’ı anmadan. Telefonunuzu elinizden bırakıp bir köşede sessizce kalbinizi dinlemeye başlayın. Günlük hayatın gürültüsünü kesip kalbin sesine odaklanmaktır. Unutmayın: "Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur." (Ra’d 13/28)

Tefekkür: Gözlerinizi Yummak

Etrafa sadece bakmayın, derinleşin. Bir ağacın yaprağında, içtiğiniz bir damla suda, Hakk’ın sonsuz kudretini fark edin. Tefekkür, anlık bildirimlerin sunduğu yüzeyselliği aşar ve zihnin gürültüsünü susturup kalbinizin konuşmasını sağlar.

Güzel Ahlak: Amelin Nuru

Ruhu beslemek sadece içe dönük bir eylem değildir. Birine haksızlık yapmak, bir kalbi kırmak, ruhun gıdasını keser. "Hak'tan beslenen ruh halkın hakkını gözetir." Bir yetimi doyurmak, bir mazluma dua etmek, adaletli olmak; bunlar da ruhun gıdalarıdır.

 

Bedenin yediği tükenir, ancak ruhun aldığı artar. Dünya lezzetleriyle ruhu doyurmaya çalışmak, tıpkı hikâyedeki tüccar gibi, yalnızca yorgunluğunuzu artırır. Gerçek tokluk, İbn Arabî’nin yüzyıllardır fısıldadığı o büyük sırda gizlidir.

Ruhunuzu Hak ile doyurun ki, dünya sizi aç bırakamasın. İşte o zaman hayatın her anı, Hakk'ın ilahi sofrasından size sunulan bitmeyen bir ziyafete dönüşecektir.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yankigazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.