Eğitimci Mehmet Dal Yazdı: "Diriliş" ve "Uyanış"ın Asırlara Yayılan Mirası: İki Dev'in Zamana Yayılma Arzusu
Eğitimci Mehmet Dal Yazdı: "Diriliş" ve "Uyanış"ın Asırlara Yayılan Mirası: İki Dev'in Zamana Yayılma Arzusu
Bazı fikirler vardır ki, zihninizde bir kez kıvılcımlandığında, artık sizi bırakmaz.
Geçtiğimiz günlerde aklıma düşen bir düşünce, modern Türk edebiyatının iki zirve ismi, İsmet Özel ve Sezai Karakoç hakkındaydı. Her ikisi de 'uyanış' ve 'diriliş' çağının tohumlarını attı; ruhumuzu silkelerken, medeniyet iddiamızı yeniden hatırlattı. Peki, tüm bu fikri zenginlik, tek bir çağa sığdırılmak zorunda mıydı?
Fikrim şu: Keşke bu iki büyük şair ve düşünür, aynı döneme denk gelmeseydi. Keşke "Diriliş" ve "Uyanış"ın sesi, birkaç asır arayla, birbirinin mirasını devralarak devam etseydi.
Tek Bir Çağa Sığdırılan Büyük Bereket
İki ismin de hayatını adadığı temel mesele; İslam medeniyetinin yeniden inşası ve Batı karşısında yitirilen kimliğin tekrar kazanılmasıdır.
Sezai Karakoç, 'Diriliş' mefkûresiyle metafizik bir zemin inşa etti. Onun sesi, adeta toprağa atılan bir tohum gibiydi; sükûnetle ama derinlemesine, yeniden varoluşa çağırdı. Bir medeniyetin manevi ve kültürel köklerine dönüşün kaçınılmazlığını anlattı.
Hemen ardından gelen İsmet Özel ise, keskin zekâsı ve isyankâr kalemiyle modern dünyanın tüm tuzaklarını işaret etti. O, sığlaşan bireye ve topluma bir nevi uyanış çığlığı attı; acı bir hesaplaşmayı, tavizsiz bir duruşu talep etti.
Bu iki büyük sesin aynı anda, aynı nesle hitap etmesi, şüphesiz bir fikri yoğunluk ve hızla dönüşen bir nesil yarattı. Fakat bu yoğunluk, aynı zamanda fikri hazmın ve yayılımın süresini de daralttı. Tıpkı bir ağacın, tüm meyvelerini aynı anda vermesi gibi, fikri bereket de tek bir çağda toplandı.
Asırlara Yayılan Sürekli Bir Uyanıklık
Oysa, bu sesler asırlara yayılsaydı, düşünce iklimimiz bambaşka bir süreklilik kazanırdı.
Örneğin, önce Karakoç'un 'Diriliş' düşüncesiyle manevi ve kültürel derinlik yeniden hatırlatılır, ilk büyük uyanış başlardı. Toplum, bu tohumları sindirir ve uygulamaya çalışırdı.
Aradan geçen birkaç asır sonra, bu fikri zeminin üzerinden Özel'in 'uyanış' ve 'hesaplaşma' sesi yükselirdi. Karakoç'un mirası üzerinde inşa edilen medeniyetin, modernizmin yeni krizleriyle yüzleştiği bir anda, Özel'in sorgulayıcı kalemi rotayı düzeltme ve sürekli bir uyanıklık hali yaratma fırsatı sunardı.
Böyle bir akış, her asrın, bir önceki devin mirasını sindirme, uygulama ve ardından eleştirel bir gözle yeniden yorumlama fırsatı bulmasını sağlardı. Fikri devamlılık, kesintiye uğramazdı.
Mirasın Değeri
Elbette, tarihin akışını değiştiremeyiz. Ancak bu iki büyük şairin aynı anda var olması, bugün bize düşen sorumluluğu artırıyor. Onların tek bir çağda bıraktığı bu yoğun ve zengin mirası, aceleyle tüketmek yerine; birkaç asra yayılarak sindirmek, uygulamak ve gelecek nesillere aktarmak zorundayız.
Bu düşünce, bize şairlerin gücünü ve onların bıraktığı düşünsel boşluğun ne denli büyük olduğunu çarpıcı bir şekilde hatırlatıyor. Bize düşen, o tohumları asırlık bir usta hassasiyetiyle büyütmektir.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

