Uzm.Dr.Tahsin Özenmiş
Köşe Yazarı
Uzm.Dr.Tahsin Özenmiş
 

Azrail’den Korkmak mı, Ona Güvenmek mi?

Ölüm, yokluk değil; ruhun emin ellere teslim edilişinin adıdır. İnsanoğlu, doğduğu andan itibaren yaşama tutunmayı bir refleks haline getirir. Oysa her nefes, farkında olmadan ebediyete doğru atılmış bir adımdır. Ölüm sözcüğü çoğu zaman dudaklara uğramaz; çünkü onun adı bile içimizde bir ürperti uyandırır. Fakat bu korkunun temelinde ölümün hakikatini bilmemek yatar. Oysa ölüm, bir yok oluş değil; emaneti sahibine iade etmektir. İnsan, ruhunu en kıymetli hazinesi gibi korur; onu kaybetmekten, zayi olmaktan korkar. Fakat o ruhun, Güvenli elçi tarafından emin bir şekilde teslim alınacağını bilmek, korkuyu teselliye dönüştürür. İşte tam bu noktada Azrail (a.s.), ürkütücü bir isim olmaktan çıkar; şefkatli bir el, ebediyete uzanan bir köprü haline gelir. Bediüzzaman Said Nursi’nin ifade ettiği gibi, Azrail’in adı zikredildiğinde hissedilen tatlı bir huzur, imanın kalpte doğurduğu güvenin tezahürüdür. Ölüm meleği, bir “ayırıcı” değil; bir “ulaştırıcıdır.” O, ruhu fanilikten alıp, sonsuzluğa emniyetle taşıyan bir elçidir. Bu idrak, ölümü korkudan kurtarır, rahmete dönüştürür. Belki de ölümden korkmak, teslim olmayı bilmemekten ibarettir... "Bir gün bir duada, "Ya Rabbi! Cebrail, Mikâil, İsrafil, Azrail hürmetlerine ve şefaatlerine, beni cinn ve insin şerlerinden muhafaza eyle" mealinde duayı dediğim zaman, herkesi titreten ve dehşet veren Azrail namını zikrettiğim vakit gayet tatlı ve tesellidar ve sevimli bir halet hissettim. Elhamdülillah dedim. Azrail'i cidden sevmeğe başladım. Melaikeye iman rüknünün bu cüz'î ferdinin pek çok meyvelerinden yalnız bir cüz'î meyvesine gayet kısa bir işaret ederiz.    Birisi: İnsanın en kıymetli ve üstünde titrediği malı, onun ruhudur. Onu zayi' olmaktan ve fenadan ve başıboşluktan muhafaza etmek için kuvvetli ve emin bir ele teslimin derin bir sevinç verdiğini kat'î hissettim."  (Bediüzzaman Said Nursi) Bu pasajda Bediüzzaman Said Nursi, Azrail (a.s.) hakkındaki derin bir manevi farkındalığını dile getirir. İnsanların genellikle korkuyla andığı ölüm meleği Azrail’in adını zikrettiğinde, kendisinde beklenmedik biçimde bir huzur, tatlılık ve güven duygusu hissettiğini söyler. Bu hissin sebebi, ölümün aslında bir son değil; ruhun, en kıymetli varlığın, emin bir ele teslim edilmesi olduğunun idrakidir. İnsan, dünyadaki en değerli şeyi olan ruhunu yokluğa bırakmak istemez; o ruhun zayi olmadan, güvenilir bir elçinin eline geçeceğini bilmek, derin bir teselli ve sevinç verir. Bediüzzaman, bu farkındalığıyla “meleklere iman” esasının insan ruhunda doğurduğu huzuru örnekler. Çünkü Azrail’in görevi, korkunç bir yok ediş değil; Allah’ın emriyle, ruhu fanilikten ebediliğe taşıyan şefkatli bir vazifedir. Dolayısıyla o, bir “ayırıcı” değil, bir “ulaştırıcı”dır — insanı geçici hayattan ebedî hayata emniyetle götüren bir elçidir. Bu anlayış, ölümü korkudan kurtarıp rahmete dönüştürür; imanın kalpte nasıl bir huzur kaynağına dönüştüğünü veciz biçimde ortaya koyar. Her ruh bir gün Azrail’in elinden geçecek; ama o el, sandığımız gibi soğuk değil, rahmetle doludur. Çünkü o, Rabb’in emriyle gelen bir dosttur. Ölüm, bir ayrılık değil; uzun bir gurbetin ardından dönüş biletidir.
Ekleme Tarihi: 08 Kasım 2025 -Cumartesi

Azrail’den Korkmak mı, Ona Güvenmek mi?

Ölüm, yokluk değil; ruhun emin ellere teslim edilişinin adıdır.

İnsanoğlu, doğduğu andan itibaren yaşama tutunmayı bir refleks haline getirir. Oysa her nefes, farkında olmadan ebediyete doğru atılmış bir adımdır. Ölüm sözcüğü çoğu zaman dudaklara uğramaz; çünkü onun adı bile içimizde bir ürperti uyandırır. Fakat bu korkunun temelinde ölümün hakikatini bilmemek yatar.

Oysa ölüm, bir yok oluş değil; emaneti sahibine iade etmektir. İnsan, ruhunu en kıymetli hazinesi gibi korur; onu kaybetmekten, zayi olmaktan korkar. Fakat o ruhun, Güvenli elçi tarafından emin bir şekilde teslim alınacağını bilmek, korkuyu teselliye dönüştürür. İşte tam bu noktada Azrail (a.s.), ürkütücü bir isim olmaktan çıkar; şefkatli bir el, ebediyete uzanan bir köprü haline gelir.

Bediüzzaman Said Nursi’nin ifade ettiği gibi, Azrail’in adı zikredildiğinde hissedilen tatlı bir huzur, imanın kalpte doğurduğu güvenin tezahürüdür. Ölüm meleği, bir “ayırıcı” değil; bir “ulaştırıcıdır.” O, ruhu fanilikten alıp, sonsuzluğa emniyetle taşıyan bir elçidir. Bu idrak, ölümü korkudan kurtarır, rahmete dönüştürür.

Belki de ölümden korkmak, teslim olmayı bilmemekten ibarettir...

"Bir gün bir duada, "Ya Rabbi! Cebrail, Mikâil, İsrafil, Azrail hürmetlerine ve şefaatlerine, beni cinn ve insin şerlerinden muhafaza eyle" mealinde duayı dediğim zaman, herkesi titreten ve dehşet veren Azrail namını zikrettiğim vakit gayet tatlı ve tesellidar ve sevimli bir halet hissettim. Elhamdülillah dedim. Azrail'i cidden sevmeğe başladım. Melaikeye iman rüknünün bu cüz'î ferdinin pek çok meyvelerinden yalnız bir cüz'î meyvesine gayet kısa bir işaret ederiz.
   Birisi: İnsanın en kıymetli ve üstünde titrediği malı, onun ruhudur. Onu zayi' olmaktan ve fenadan ve başıboşluktan muhafaza etmek için kuvvetli ve emin bir ele teslimin derin bir sevinç verdiğini kat'î hissettim." 
(Bediüzzaman Said Nursi)

Bu pasajda Bediüzzaman Said Nursi, Azrail (a.s.) hakkındaki derin bir manevi farkındalığını dile getirir. İnsanların genellikle korkuyla andığı ölüm meleği Azrail’in adını zikrettiğinde, kendisinde beklenmedik biçimde bir huzur, tatlılık ve güven duygusu hissettiğini söyler. Bu hissin sebebi, ölümün aslında bir son değil; ruhun, en kıymetli varlığın, emin bir ele teslim edilmesi olduğunun idrakidir. İnsan, dünyadaki en değerli şeyi olan ruhunu yokluğa bırakmak istemez; o ruhun zayi olmadan, güvenilir bir elçinin eline geçeceğini bilmek, derin bir teselli ve sevinç verir. Bediüzzaman, bu farkındalığıyla “meleklere iman” esasının insan ruhunda doğurduğu huzuru örnekler. Çünkü Azrail’in görevi, korkunç bir yok ediş değil; Allah’ın emriyle, ruhu fanilikten ebediliğe taşıyan şefkatli bir vazifedir. Dolayısıyla o, bir “ayırıcı” değil, bir “ulaştırıcı”dır — insanı geçici hayattan ebedî hayata emniyetle götüren bir elçidir. Bu anlayış, ölümü korkudan kurtarıp rahmete dönüştürür; imanın kalpte nasıl bir huzur kaynağına dönüştüğünü veciz biçimde ortaya koyar.

Her ruh bir gün Azrail’in elinden geçecek; ama o el, sandığımız gibi soğuk değil, rahmetle doludur. Çünkü o, Rabb’in emriyle gelen bir dosttur. Ölüm, bir ayrılık değil; uzun bir gurbetin ardından dönüş biletidir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yankigazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.