Modern insanın en büyük arayışlarından biri, kendisini tanımak, iç çatışmalarını çözmek ve hayatın karmaşası içinde sükûnetli bir merkez bulmaktır. Günümüzün psikolojik çözümleme araçlarından biri olan Enneagram, kişilik tiplerini anlamaya yardımcı olsa da, yalnızca bir tipoloji değil; “benlik dönüşümü” için güçlü bir aynadır. Tasavvuf ise, insanın nefsini tanıması, kalbini arındırması ve hakikate yürüyüşü için asırlardır süren zengin bir gelenek sunar.
Bu iki yaklaşım bir araya geldiğinde, hem aklı hem kalbi kuşatan, hem davranışlarımızı hem derin fıtrat kodlarımızı açıklayan bir bütünlük ortaya çıkar. Çünkü insan yalnızca zihin değil; yalnızca his de değil. İnsan; aklın ölçüsü ile kalbin sezgisinin aynı anda konuştuğu bir varlıktır.
Akıl ve Kalp Birlikteliğini Unutmak: Modern İnsanın Yarısı Eksik
Tasavvuf büyükleri sık sık insanın yalnızca akılla bütüne ulaşamayacağını, kalbin rehberliğini ise akıldan kopuk yaşamasının kişiyi duygusal karmaşaya sürükleyeceğini hatırlatır. Mevlânâ’nın ifadesiyle:
“Aklın varsa bir başka akılla dost ol; kalp kalbe karşı durur.”
Kalp, sezgi ve hikmetin; akıl ise kavrama ve ölçünün merkezidir. Modern psikolojide Enneagram’ın “merkezler” dediği yapı da bunu doğrular:
- Zihin merkezi,
- Duygu merkezi,
- Eylem merkezi…
Tasavvufun kalp-akıl birlikteliği ile Enneagram'ın üç merkez sisteminin birbirine bu kadar yakın olması, insanın yapısal gerçekliğinin kadimden bugüne değişmediğini gösterir.
Osman Nuri Topbaş Hocaefendi de günümüz insanının yaşadığı dağınıklığın en temel sebeplerinden birinin “kalbin inzivasını kaybetmesi, aklın da hikmetten kopması” olduğunu hatırlatır. Yani insan iç merkezini kaybettikçe dış dünyada bir tür savrulmaya mahkûm olur.
Enneagram ve tasavvufun buluştuğu zemin tam da burasıdır:
İnsanı yeniden merkeze getirmek.
Enneagram’ın 9 Tipi ve Tasavvufun Nefs Mertebeleri: İnsanın Aynaları
Tasavvufta insanın kendi iç benliği ile yüzleşmesi için nefs mertebeleri anlatılır.
- Nefs-i emmâre (kontrolsüz istekler),
- Nefs-i levvâme (öz-eleştiri),
- Nefs-i mülhime (farkındalık),
- Nefs-i mutmainne (huzur),
… ve devam eden yedi mertebe…
Enneagram ise, insanın dünyayı algılama biçimi, temel korkuları, savunma mekanizmaları ve karanlık noktaları üzerinde durur. Her bir tip, insanın nefsinin farklı bir tezahürü gibidir:
- 1’ler levvâme nefsinin vicdani hassasiyetini,
- 2’ler muhabbeti yanlış yerde arayış hâlini,
- 3’ler nefsin başarını maske olarak kullanabilme yanını,
- 4’ler deruni duygusal derinliği,
- 5’ler aklın çilehanesini,
- 6’lar güven arayışının kalp merkezindeki yankısını,
- 7’ler kaçış ve haz yönelimini,
- 8’ler kudret ve hâkimiyet duygusunu,
- 9’lar içsel barışın gölgesindeki uyuşmayı yansıtır.
Böylece Enneagram’ın her bir tipi, tasavvufun nefs ile ilgili temel bir dersini önümüze koyar:
Kendini bilmeden Hakk’ı bilmek mümkün değil.
Bu benzerlikler, Enneagram’ın tasavvufla aynı kaynaktan doğduğunu değil; insan fıtratının hakikatinin her gelenekte farklı dillerle ifade edildiğini gösterir.
İbn Arabî: “Nefsi bilmek, Rabbini bilmektir.”
İbn Arabî, insanın içsel aynasına bakmadan hiçbir hakikati kavrayamayacağını anlatır. Bu bakış, Enneagram’daki “kör noktalar” kavramıyla birebir örtüşür. Her insan, en çok kaçtığı gölgeyle yüzleşmeden olgunlaşamaz.
Gazzâlî: Kalbin Saflaşması
Gazzâlî, insanın davranış bozukluklarının kalpteki zaaflardan doğduğunu söyler. Enneagram ise bu zaafların davranışa dönüşmüş hallerini adlandırır. Biri ruhun latifelerini, diğeri kişiliğin örüntülerini gösterir.
Said Nursî: İnsanın İç Âlemi Bir Memleket Gibidir
Nursî, insanın iç dünyasını “fıtrat sarayı” olarak anlatır; akıl, kalp, nefis ve duygu gibi unsurlar bu sarayın odalarıdır. Enneagram’ın “üç merkez” yapısı ve iç çatışma modelleri, bu metaforla büyük ölçüde birleşir.
Enneagram’ın Üç Merkezsel Yapısı ile Tasavvufta Kalp–Ruh–Nefs İlişkisi
Enneagram üç merkezden söz eder:
- Zihin merkezi (5-6-7 tipleri)
- Duygu merkezi (2-3-4 tipleri)
- Eylem merkezi (8-9-1 tipleri)
Tasavvufta ise insanın üç ana yönü vardır:
- Kalp,
- Ruh,
- Nefs.
Zihin, duygu ve beden merkezleri; nefs, kalp ve ruh arasındaki gerilim ve uyuma çok benzer. Tasavvufta asıl ideal, bu üç yönün tevhidi, yani bütünlüğüdür.
Mevlânâ’nın diliyle:
“Sen üç parçadan ibaretsin: beden, nefis ve candan. Sen cana kul ol ki ikisi de sana kul olsun.”
Kişilikten Hakikate: Enneagram’ın “Kanatları” ve Tasavvufun “Haller”i
Enneagram her tipin iki komşu tipe yaklaşabildiğini söyler; buna “kanatlar” denir. Bu, kişiliğin olgunlaşmasını gösterir. Tasavvufta ise nefis mertebelerinin geçişleri “haller” şeklinde anlatılır. İnsan tek bir mertebede sabit kalmaz; yükselir, düşer ve yeniden toparlanır.
Bu iki yaklaşım da bize şunu gösterir:
İnsan durağan değil, akan bir varlıktır.
Dün olduğumuz kişi ile bugün olduğumuz kişi arasında büyük farklar olabilir. Tasavvufun seyr-i sülûk dediği yolculuk, Enneagram’ın kişilik farkındalığı ile birleşince daha da berraklaşır.
Kendini Bilmenin Yolunda Akıl ve Kalp Nasıl Buluşur?
Burada derin bir soru durur:
İnsan aklını dinlese kalbi kırılır… Kalbini dinlese aklı incinir. Bu ikisi nasıl birleşir?
Tasavvuf bize der ki:
- Aklın ışığı bilgidir,
- Kalbin ışığı hikmettir.
Işıklar birleştiğinde insan gölgesini değil, hakikatini görür.
Enneagram da kişinin aşırı akılcı, aşırı duygusal ya da aşırı tepkisel olmasını bir dengesizlik olarak tarif eder. Dolayısıyla tasavvufun “itidal” ilkesi ile Enneagram’ın “merkezine dönme” öğretisi aslında aynı yere çıkar:
İnsanın kendi merkezinde, yani fıtratta kalması.
Modern İnsan İçin Bir Davet: İçsel Bütünlük, Duygusal Olgunluk ve Manevî Farkındalık
Bugün insan dışarıdan sürekli uyarılan, meşgul edilen, hızla tüketmeye alıştırılan bir varlık hâline geldi. Akıl bilgi bombardımanı altında yorgun, kalp ise duygusal gürültü içinde kırılgan.
Osman Nuri Topbaş’ın hatırlattığı gibi:
“Hakiki olgunluk, kalbin merhameti ile aklın hikmetinin birleşmesindedir.”
Enneagram, kişilik kör noktalarımızı fark ettirir;
Tasavvuf ise o kör noktaları nura dönüştürmenin yolunu verir.
Enneagram bize “ben kimim?” diye sorar;
Tasavvuf ise “ben kim olmalıyım?” diye yön gösterir.
Akıl ve Kalbin Selâmeti İçin Manevî Bütünlük
İnsanın hem kişilik yapısını hem derin fıtratını anlamasını sağlayan bu iki yaklaşımın buluşturduğu hakikat şudur:
İnsan, kendini tanıdıkça Rabbini tanımaya; nefsini arındırdıkça kalbi aydınlanmaya, aklı hikmetle birleşmeye başlar.
Hem Enneagram’ın aynası
hem tasavvufun ilmek ilmek ördüğü içsel yolculuk,
insana şu çağrıyı yapar:
“Kendini bil, merkeze dön, aklını kalbinle barıştır. Hakikat yolcusu olmak, önce kendini okumakla başlar.”